• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Boğaz Çakrası Sıratı Müstakim

Boğaz çakrası, eterik beden üzerinde üç boyutlu olarak fizik bedende adem elmasının olduğu bölge boğaz ve arkada boyun kısımlarına denk gelecek biçimde yer alır. Kulaklar, burun, boğaz, bronşlar, ses telleri, gırtlak, yutak, çene, solunum ve gelişim  sisteminden, tiroid-paratiroid bezlerinden sorumludur, rengi turkuvaz mavi, yönettiği duyu işitme duyusu, elementi eter, bağlı olduğu aura kozmik auradır.

Manevi düzlemdeyse boğaz çakramız; ifade, iletişim, denge, esneklik, akış, kendini gerçekleştirme ve üst düzey entellektüel/sanatsal faaliyetlerle ilgilidir.

Boğaz çakrası sırat-ı müstakim, kutsal kase, üst çakralara açılan köprü olarak da betimlenir… Peki nedir sırat-ı müstakim üzere olmak ve önemi? Doğru dürüst yol üzere olmaktır! İşte o nedenle yalan söylemek varlığı hakikatten, özünden perdeleyen ilk günahlardandır. Burada başkasına söylediğimiz yalanlardan bahsetmiyorum… Kendine dürüst olmayan başkasına zaten dürüst olamaz, öte yandan insan içsel olarak kendi merkezindeyse dünya onu eğri de bilse, o düzdür. Tasavvufta da boğaz çakrası Nefs-i Raziye makamına; ‘razı olunan nefse’ tekabül eder. Yani insan ancak kendinden razıysa, razı da olunur. Oysa bizler genelde tam tersini düşünür, öyle yaşar ve boğaz çakrasını bozarız. Tabii ki bunda yetiştirilme tarzı, dış etkenler, kapalı toplumların açmazlarının çok büyük etkisi var, ama dışsal algılar sebebiyle kendi içsel gerçekliğimiz ve dürüstlüğümüzü çiğniyorsak, ne kendimiz ve ötekilerle gerçek, samimi bir iletişim kurabilir ne karşı tarafın ifadesine izin verip saygı duyabilir, ne de varlığımızın potansiyelini, sorumluluğunu alıp büyüyebiliriz.


Boğaz çakra tam da Mevlana’nın, “Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol!” sözünün açılımıdır… Yani hara çakrasında bildiğini boğaz çakrasında olur insan, o yüzden de boğaz ve hara hep aynı paralel ve açıklıkta olması gereken ve birbiriyle dengelenen 2 çakradır. Denge konusu boğaz çakrasıyla ilgili bir diğer önemli alan ve varoluştaki olmazsa olmaz önemli taşlardan biridir. Neyin söylendiği kadar nasıl söylendiğinin önemi büyüktür ve her şeyi değiştirir, buna; “üslup” diyoruz. Geçiş noktalarında güçlü olan değil, uyumlu olan hayatta kalır, uyumun kendisi zaten kendi başına bir güçtür. Bir diğer önemli konu genel anlamda alma verme, yin yang, sol sağ, eril, dişil dengesi, özel anlamda söylenen ve söylenmeyenlerin dengesidir. Mesela kendi içimizde ses ve sessizliğin dengesi üzerine tefekkür edebiliriz. Boğazımızdan içeri ne aldığımız da önemlidir. Zira, hara-boğaz hattındaki dengesizlik, duygusal açlık, ifade edilmeyenler bize zararlı yeme, içme alışkanlıkları olarak dönebilir.

Boğaz çakrayla ilgili 2 kavram üzerinde daha durmakta fayda var: İşitme ve duyma! Bunlar aynı şey değillerdir. Duymada pasif, zahiri, bilen, işitme de ise aktif, batıni, olan bir eylem/hal vardır. O nedenle de işiten sorumludur! Duyanınsa bir kulağından girer ötekinden çıkar zaten henüz işitmemiştir. Ve yine birinci dereceden aldığımız değil ama varoluşa verdiğimiz nefesten, ifadeden, renkten de bizim sorumlu olduğumuzu unutmamamız gerekir.

Gelelim ifade konusuna; ifade sadece sözel bir olgu değildir, çok boyutlu engin bir alandır… Varoluş anlam ve amacınızın, esmanızın, renklerinizin sizden yansıdığı her şeydir ifade. Demek ki önce hakiki ifademizi bulma yolunda olmak sonra da bunu dengeli biçimde yansıtmak gerekir zaten buna da bir yandan akışta olmak, kendinde olmak, kendine gelmek, kendini bulmak ve şifa diyoruz. İfadelerimiz konusu çok geniş bir tefekkür alanı ve hara çakrasındaki yaratıcılıkla da doğrudan bağlantılı.

Boğaz çakrasının az çalıştığı durumlarda kişi bir çok şeyi yutan, pasif, asosyal, ifade sorunları yaşayan biri olabilir ya da tersi durumda üslupsuz, agresif, esneyemeyen, kontrol delisi, mükemmelliyetçi, akıştan yoksun, şikayetçi biri olabilir, boyun düzleşmesi, fıtık, tiroid, vertigo, kulak burun boğaz, çene, solunum rahatsızlıkları, yeme içme, kilo problemleri yaşanabilir ve hep aynı maskenin iki yüzü gibidir bu sorunlar.

Boğaz çakrasına iyi gelen şeylerle sonlandıralım… Öncelik olarak tabii ki bilinçaltı terapi ve Reiki inisiyasyonu alınmasını, çalışmalara düzenli devam edilmesini tavsiye ediyorum, boğaz çakrayla rezonansa giren bir çok veçheden de tabii ki destek alabilirsiniz; mavi taşlar, mavi renkler, nane, okaliptus gibi yağlar, bitki çayları, tütsüler, ifadeyi kuvvetlendiren her türlü sanatsal, yaratıcı faaliyet, kendi sesinizi duymak, sesli telkinler, şarkı söylemek, yazmak, olumlu, güzel, yumuşak konuşmak, ifade bulamayan negatifleri mutlaka tanımak ve onlara dönüştürücü bir ifade alanı sağlamak, şifayı paylaşmak ve alabilmek ama en önemlisi önce kendimizle dürüstçe dost olmak ve bunu doğru düzgün aktarmak. Tüm bu anlatılanlar hiç de kolay lokma olmadığından boğaz çakrası da adına yakışır biçimde bir kendini gerçekleştirme geçiti olmuştur ama emin olun tadı belirleyen sizsiniz.

Gökyüzü ve denizin engin maviliğinde sevgi dolu, ferah, tertemiz bir yaz diliyorum hepimize.

Ahu Birlik

www.varolus.com


Yorumlar - Yorum Yaz