Bilim & Reiki
Reiki’nin kullanıldığı hastaneler, yapılan bilimsel çalışmalar, incelemeler, makaleler ve bakış açılarına dilerseniz "Reiki & Bilimsel Referanslar" bölümünden ulaşabilirsiniz.
Bilinç seviyesi ilerledikçe, gönüller açıldıkça dünyanın her yerinde bilim ve tıp insanları da tamamlayıcı / alternatif tıp kategorisi adı altında -kendilerince- yer verdikleri enerji
kaynaklı terapiler, geleneksel tıp tedavileri ve bütünsel şifa hakkında sayısız araştırma yaparak, kendilerinden çok daha yaşlı olan bu alanların kadim potansiyelinden her geçen gün daha fazla faydalanmaya, bu alanlarla elele çalışmaya, konunun ciddiyetini ve bütünselliğini anlamaya başlıyor. Her nekadar konuyla ilgili dünya örneklerini oldukça geriden, eksik ve önyargılı takip etse de, kendini açmaya başlayan ülkemizde de yavaş yavaş enerji kaynaklı terapilerle, holistik tıp ve enerji tıbbıyla ilgili bireysel ve kitlesel bir bilinç oluşmaya başlıyor, Sağlık Bakanlığı formasyon çalışmalarına yöneliyor.
Dünyaca ünlü, değerli bir kalp cerrahı olan Dr. Mehmet Öz, açık yürekliliği ve geniş vizyonuyla; “Beden hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğumuzu anladıkça, tıp alanında bundan sonra anlaşilması gereken şeyin enerji tıbbı olduğunu idrak etmeye başlarız. Eklemlerin nasıl oynadığı gibi mekanik bir konu değil bu. Bedenimizin kimyası da değil. İlk defa enerjinin kendimizi nasıl hissettiğimiz üzerindeki etkisini anlamaktır” şeklinde konunun önemini belirtiyor. Tabii ki böyle ışıltılı örnekler her alanda her zaman baskın yönetim sistemleri ve ana akım içinde şiddetli bir direnç, kontrol ve karalama politikalarına maruz kalacaktır. Ben bunu, bu geçiş ve dönüşüm zamanlarında artık giderek azan negatif bir alanın varlığı, bir sınanma ve denge olarak niteliyorum. Bu durum cesaret kırıcı, geri adım attırıcı değil, aksine körükleyici olmalıdır, fakat varolan da dirençle, yargıyla, şiddetle değil sevgiyle birleştirerek körüklenmeli, kabuk bu şekilde kırılmalıdır, yoksa bir yere gittiğimizi sanırken, aynı kapanın içinde aynı tuzaklarla dönüp dururuz.
Bugün hastalıkların neredeyse tümünün zihinsel sebepli olduğu bilinci yükseliyor. Tıptaki sıkıntı ve yan etkiler de, bu noktada sıklıkla semptomları değerlendirmede ve onlara müdahale etme tarzında ortaya çıkıyor ve bu alandaki sıkıntı, günümüzde eskiye nazaran çok daha sık biçimde alternatif / tamamlayıcı adı verilen yöntemlerle dengelenmeye çalışılıyor. Doğu ve Batı’nın her konuda olduğu gibi temel yönelim farkı modern tıp alanında da oldukça belirgin. Batı; hastalık üzerinden, zihinsel ve tek yönlü, yapay, kaynağa inmeden, parçasal ve mekanik yani “tedavi” şeklinde ilerlerken, Doğu; bütünsel sağlığın korunması, varlığı tüm yaşamsal parçalarının dahil edilmesi, kaynağa inme ve doğal yani “şifa” yönünde ilerler. Bu birinin iyi birinin kötü olduğu anlamına gelmez. Bazen işlerin nasıl yürüdüğünü anlamak için batıp çıkmak, çoğu zamanda dengeyle kutbiyetleri birleştirmek ve bizim yok saydığımız ya da yok bildiğimiz şeylerin yok olmadığını da bilmemiz gerekir.
Hangi tip olursa olsun tüm hastalıklar fizik bedende (enerji olarak en kaba alanda) tezahür etmeden önce kendini çok daha süptil (ince) alanlar olan, duygu-zihin-ruh ekseninde ortaya koyuyor. Hastalıklar, yine aynı görüşle auradan fiziksel bedene sıçramadan ya da ortaya çıkmadan (koruyucu /önleyici sağlık rutini olarak enerjinin kullanımı şeklinde) engellenebiliyor. Sağlığı korumak sağlığı onarmaktan her yönden daha zahmetsizdir. Bugün modern batı tıbbı, hastalıkların sadece semptomlarını, mekanik ve yapay bir şekilde parçasal olarak tedavi etmenin, hastalığın ana kaynağını tedavi etmek demek olmadığını, üstelik -hasta yapıyı tedavi etmeye çalışan tedavi yöntemlerinin bütünsel olmaması sebebiyle- bir yandan yan etkilerinin sağlıklı yapıları da tahrip ettiğini, bu şiddetli baskılama işlemlerinin hastalığın daha süptil alanlarda yer alan ana sebebinin daha da güçlenerek, belki de farklı yüzlerle, başka hastalıklar ve genellikle de daha üst düzeylere terfi etmiş dengesizlikler olarak tezahür etmesinin mümkün olduğunu ve bunun da maddi, manevi çok daha maliyetli olabileceğini anlamaya başlıyor. Çok ciddi sıkıntılar içeren bir takım sistem ekonomi ve politikalarını, bilinçli ya da bilinçsiz yaratımları ve üst kontrol mekanizmalarını ise bu konunun tamamen dışında bırakmayı tercih ediyorum.
Hiçbir şifa yöntemi, sizin tıbbı bir tedavi almamanız, almanız ya da ne şekilde, hangi kaynaklarla almanız gerektiğini söyleme hakkına sahip olamayacağı -hatta işbirliğiyle çalışması gerektiği sorumluluğu ve bilincini taşıdığı- gibi, hiçbir tedavi, tıp yöntemi ya da bilim otoritesi de sizin herhangi bir şifa ya da enerji yöntemini denememeniz ya da ne şekilde denemeniz vs. gerektiğini söyleyemez. Şifa hiç bir insanın, hiç bir olgu ve sistemin inayeti ve tekeli altında değildir. Rahatsızlığınız tıbbı bir müdahale gerektiriyorsa asla bunu ihmal etmemeli, öğrencilerinize asla bir teşhis ya da tedavi sözü vermemeli, bu alana müdahale etmemelisiniz. Tıbbi müdahale olmadan üstesinden gelinemeyecek durumlar olabilir; fakat o duruma gelene kadar da sıkıntının bir hayli sinyal verdiği ve daha öncesinde ve sırasında da pek çok alternatifin ve tamamlayıcının kombine ederek ilerlenebileceği unutulmamalıdır. Çünkü varlık bir bütündür. Ne yazık ki bugün en ufak rahatsızlıklarda bile aslını astarını bilmeden hemen en kolay, en hızlı sandığımız baskılama, ilaç ya da müdahaleye başvuruyor, ne seviyelerimizin sinyallerini dinleyip anlayabiliyor, ne hastalığın nedeni üzerinde düşünüyor, ne tekrarlanmaması için önlem alıyor, ne sistemin doğal işleyişi, ne de potansiyel kaynaklar hakkında bilgi ediniyoruz. Bu noktada değişen zaman ve hızımızda teknoloji ilerlerken, eski insanlara göre bir hayli ilkelleştik.
Öte yandan; yapıcı etkiler, işbirliği ve hızlı ilerleyişe rağmen, pozitif bilimlerin varoluşundan bu yana ilerlemesini yavaşlatan, bütüncül değil, dualite kaynaklı bakış açısı korkular, bir takım etkiler ve egoların iş başında olduğu oldukça nahoşlaşabilen durumlar ve mağduriyetler görmeyi de her alanda olduğu gibi sürdüreceğiz. Uyumlu görünmese bile bu da gerekli, anlaşılabilir ve uygundur. Alanlar arasındaki denge, akış ve uyumu sağlamak her bireyin kendi seçimi ve sorumluluğundadır, bu da korkuyla, yargıyla değil, ancak sevgiyle yapılabilir. Kendine has dersleri olan toplumumuzda ilerlemiş dünya örneklerine göre çok daha geriden takip ettiği tamamlayıcı terapiler ya da enerji olguları ancak çok geç ve çaresiz kalındığında düşünülebiliyorken bu da pek tabii her şey gibi değişim, ilerleme ve dönüşüme gebedir. Umulur ki artık insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da bir takım otoriteler, piyasalar, kalıplar, o çok dar konfor alanları ve egolardan özgür yepyeni bir gelişime bir ve bütünün hayrına içlerindeki özün, her şeyi birleştiren ve aşan aydınlığı, sevgisi ve gücüyle yürüme cesareti, merakı ve çabasını gösterebilirler.
Bugün, her alanda yaşadığımız gibi bilimin bir zamanlar deli saçması bulduğu, gözardı ettiği, kabul edip kullanmadığı, infaz ettiği şeyleri bugün baştacı ettiğini ve bir takım alanları yeni yeni keşfettiğini, henüz kozmosla ilgili enformasyon ve erişimimizin henüz çok kısıtlı olması gibi beden ve zihin potansiyelimizin de çok sınırlı bir kısmını kullanabildiğimizi, geri kalan kısmının gizemini koruduğunu, kuantum gibi bir alanın varlığı ve potansiyelini biliyoruz. Bilinen şeylerin, hayata entegre olabilmesi zaman alırken, tarihsel süreç her zaman yarının geleceği ve hakikatinin bugünün bilim kurgusu olması şeklinde ilerler, her şeyin zamanı, şartları, çabaları oluşur ve kapılar bu şekilde açılır. Bilinç evriminde; şifa sanatları ve bilim / tıp elele muazzam bir potansiyelle yürüyebilir, insanlığa gerçek hizmeti sunabilirler. Her türlü paradoks insan tarafından yaratılıp, çözülmek için vardır. Birlikte güzel yarınlara...
.