Sevgi nedir diye soruyorlar… Sevgi kaybolur mu, incinir mi, incitir mi diye soruyorlar? Evet sevgi dönüşürken onun binbir farklı, eşsiz yüzü yaşanır. Yaşanmadan olmaz da. Biz sevdiğimizi sananlarız ikilikte, mış gibi yapanlar… En hakiki sandığımız sevgiler bile tertemiz okyanusta birer zehirli damla gibi, ama okyanusa ulaşınca ne damla kalır, ne zerre ya ondandır damlaya hürmet!
Hakikatte kayıp, eksiklik, acı, incinme, sahibiyet, ayrım yoktur. O nedenle sevgi de ancak sen ve ben yok olup, bir olduğumuzda mümkündür… Bir tek sevgi var olur o zaman. Bizler O’nu, o an görebilir ve ancak O’nunla bilebiliriz. O an gündelik hesaplar, geçmiş acılar, gelecek kaygıları, kavram karmaşaları, “ama”lar “keşke”ler, “meli”, “malı”lar, suretler, sorular, tek bir toz parçası kalmaz… Bir tek O kalır!
Sevgi, varlık dahil tüm yansımalardan gocunmasız sıyrılır, her şeyin üzerinde ebediyen, koşulsuz, kılıfsız olarak parlar ve her şeyi yakıp kül ederek aslına döner… Sevgi geldiğinde -ki etiketlerin olmadığında hep oradadır gelip giden sensin – başka bir mevcudiyet söz konusu değildir. Sevmek; ölüp dirilmek ve aslında hiç ölüp dirilmediğini bilmek, O’nunla dolup taşmaktır. Sevgi hiçlikte bulur tüm hepliğini ve o hiçliği dolduran da yine O’dur. İşte bir tek bu sonsuz dönüş içindir; tüm sanrılar, tüm beşeri harala gürele, tüm OL’uşlar, tüm sevişler ve ondan türeyen her şey…
Sevgi; spiritüel yanılgılarla “sevgi kelebeği” olmak demek değildir, kendi gerçeğini çiğnemek hiç değildir! Sevmek, bütüne evet diyebilmek için önce bir takım şeylere hayır diyebilmemizi de gerektirir yoksa içi boş bir yanılsamadan ibaret kalır. Nefsini bilenlerden değil, silenlerden oluruz o zaman. Oysa ki sevgi, nefse de zulmetmez, sevgi nefsin hakikatini bilen, onu o yolda kullanandır, sevgi dengedir ve her bilinçte, her bilinçle aldığı ölçüde tekamül eder, kendi kendini tanır aynalarıyla, kılıflarıyla, hülyalarıyla, zanlarıyla.
Sevgi; ne olmadığını bilebilmektir ama; bilmez misin ki sen, ben, biz her şeyiz ve her şey olduk.
Sevgi sensin ve bir aziz de, bir katil de sevgidir. Kendini soruyorsun… Diğer her şeyi sorduğun gibi kendinden kendine arıyorsun… Kendi aracılığınla kendinden ve diğerlerinden geçtiğinde tekrar tekrar tanıyacaksın O’nu. Sevgi, kendinden, diğerlerinden geçmek; terk-i diyar etmek değil, aksine önce kabul ve teslimiyeti ve tamamen anda ve burada olmayı, sorumluluk almayı gerektirir. O’nu anlatan her şey eksiktir. O sadece hatırlanır, yaşanır ve OL’ur. O, Öz varlığındır senin, rüyanın gerçeğidir, seni var eden sırdır verdiğin sözdür.
Dedeler der ki; “Gönül kime söz verdiyse aşk onda muhteşemdir.” “Sır sana söylenmediğinden değil işitmeye hazır olmadığından sırdır.” Öyledir de. Sevgi evrenleri içine alabilen bir damlaydı ve biz onu okyanuslarda aradık oysa ki bizlerdik en güzel hayali ve gerçeği O’nun.
Her zerre sevebildiği ölçüdedir. Ve nihayetinde her şey aslına dönüşür. Zaman, mekan ve beden sadece ölümlüler için vardır ve ölüm sadece onları yaratan sevgi için. Hepimize çok sevgili bir kış ol’sun.
Ahu Birlik
www.varolus.com