• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Enerji Dengesi

Enerji merkezlerimizin olması gereken akış, temizlik ve düzende çalışması, bizi ve yaşamımızın her alanını fizikselden ruhsal boyuta kadar etkileyen en temel prensip.

Varoluştaki en önemli yasalardan biri, denge yasası ve her şeyi bağlayan en üst prensip olan adaletle de yakinen ilişkili. Bu sebeple de denge her şeyde gözetmeniz gereken belirleyici, kritik ve çok çabuk bozulan bir unsur. Yine bu denge niteliği sebebiyle Reiki, yani yaratıcı kaynaktan gelen enerji, bugün enerji şifa sistemleri içinde de en çok ihtiyaç duyduğumuz ve diğer kaynak ve enerjileri de dengeleyenlerden. Nasıl ki duygusal, entelektüel ve içgüdüsel merkezleriniz arasında geçirgenlik ve denge olmadığında yaşamınızda pek çok sorun çıkar ya da işiniz, aileniz ve kendiniz arasında dengeniz olmadığında hayatınızın her alanı bozulmaya başlar çakra dengesi de buna benzer.

İnisiye olduysanız bilirsiniz ki, inisiye olmayan birine çakra dengeleme, temizleme yapılmaz başka uygulamalar yapılır, çünkü inisiye olmamış birinde sistem kurulu olmadığı için buna gerek yoktur, çalışmaz. İnisiye olan biriyse ilk seviyelerde haftada 1, daha sonra 2 hafta da 1 mutlaka dengeleme yapar, hatta bazı dönemler duruma göre çok daha sık dengelemeye ihtiyacımız olabilir. Dengeleme Reiki setlerinin en kısası olmasının yanında belki de en sağaltıcı olanı ve sistemi bir hatta, paralele, hizaya oturtanıdır.

Merkezlerin dengesi dediğimizde, gün içinde bile fiziksel, duygusal, zihinsel, ruhsal olarak pek çok etkene bağlı dengemiz kayıp, akordumuz bozulabiliyor ve tabii ki bu dengesizlik yaşamımızda pek çok tatsız şeye sebep olabiliyor. Dengelemeyi yaparken elleri mekanik biçimde hareket ettirmek ve teknikten ziyade neyi, neden yaptığımızın manasını bilmek, içselleştirip, derinleşmek çok önemli. Her merkezi bir diğeriyle dengeleyebilsek de en temel dengeleme pozisyonlarını baz alarak biraz yolculuk yapalım istiyorum.

 

Kök Çakra ve 3.Göz Dengesi:

Bu 2 çakra aynı açıklık ve paralelde olması gerektiğinden birlikte dengelenir. (1-6 dengesi) Maddi ve manevi yaşam, yerler ve gökler, alt ve üst, dünyevi ve uhrevi dengesidir. Bu ‘aşağısı nasılsa yukarısı da öyledir’ prensibidir.

Bu denge bozulduğunda 2 senaryo ortaya çıkar; kök çakra az, 3.göz fazla çalıştığında, maddi planı reddeden ya da kaçan, ayakları yere basmaz uçuşta bir hal sergileyebiliriz ki bunu spiritüel yanılsamalar ya da yeni çağ enerjilerinde sık sık görüp deneyimliyoruz. Oysa ki bu denge ‘başın ne kadar göğe ererse, ayakların da dünyanın derinliklerine o kadar gömülmelinin ifadesidir. Pek çok eser, öğreti ve mitoloji bu dengesizliğin nasıl sonuçlanacağını zaten anlatır; aklıma ilk gelen İkarus.

Diğer senaryo yani kökün fazla 3.gözün az çalışması; birtakım korkular, takıntılar, vesveseler, sahiplenme, derin bir inançsızlık, teslim olamama hali, güvensizlik çok fazla dünyevi ve maddi bağımlılık ve uhrevi olanla bağın geliştirilip derinleştirilememesi gibi çok biçimli haller ve sıkıntılara yol açar.

 

Hara ve Boğaz Dengesi:

Bu 2 çakranın beraber dengelenmesi iç ve dış dengesidir. Yani içte kendimi olduğum haliyle tanıyor, kabul ediyor, ilgileniyor ve dışarıya özgürce aktarıyor, dürüstçe samimiyetle ifade ediyorum demektir.

Bu denge bozulduğunda; fazla çalışan bir hara az çalışan bir boğaz hattında içimizdeki enerji dışa akamaz, olduğunca ifade bulamaz yutulur ve içeride olmadık birikimler yapar. Tam tersi senaryoda; az çalışan hara, çok çalışan boğaz dengesizliğindeyse; ben zaten kendimi tanımıyorumdur, benlik çakramdaki bu eksik dışarda çok yüksek volümlü, aşırılık yaratır ve yaşamsal her tür ifadeyle fazlalık olarak can bulur. Bu bir nevi sistemin kendini dengeleme şeklidir, lakin kaynak bozuk ve dengesiz olduğu için ikame edilen şey de bozuk ve dengesizdir. Bu çakralar dengeli olduğunda “ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol” sözünün doldurmuş oluruz.

 

Kalp ve Göbek Dengesi:

Sevgi ve Güç çakralarımızın dengede olması, gücüm sevgimden sevgim gücünden gelir demektir.

Bu denge bozulup kalp çakrası dar, güneş çakrası geniş kaldığında gücü sağlıksız bir egonun hizmetinde tahakküm kurmak için kullanırım. Güce ayar çekecek olan daima kalptir çünkü onsuz güç, güç değil yapay, yamama bir kuvvettir. Gerçek güçse daima bilgelik ve kalpten gelir. Ne kendini kıyasa, ne ispata, ne domine etmeye ihtiyacı vardır. An ne gerektiriyorsa, savaşabilir de kaçabilir de fakat bunlar, güç ya da güçsüzlük anlamına gelmez. Bu dengesizlikte Firavun hikayesini tefekkür edebilirsiniz mesela. Kalp çakrası göbek çakrasına nazaran fazla genişlediyse ne olur? Genellikle çok vermeye, sınır belirleyip, hayır diyememeye, tükenip içerleme, içsel yiyişme ve öfkeye başlarım, yani sevginin kılıcını dışarda kullanamaz olurum. Birleştirirken ayrımlarım olmaz ve bu da hem kalbe hem solardaki sisteme zarar verir. Kalbe sınırı güç dinamosu çeker bu da ‘hayır’larla olur. O nedenle Solara bağlı olan karaciğer meridyeni ‘hayır’ın merkezidir geleneksel akışta önce çalıştırılır ki sahte, çarpık, bozuk bir evetle dolmayalım. Bu vesileyle bir kez daha öfkenin sınır çizmede sağlıklı olarak gerekli olduğunu da görmüş oluyoruz. Karaciğer merkezi bozulduğunda -ki fiziksel olarak bile en çok hayır diyemediklerimizle bozulur (alkol, yağlı besinler vs.)- kendinize ve ötekine olan içsel öfkeniz birikir ve sizi zehirlemeye başlar. Bazı atasözlerini de noktada tefekkür edebilirsiniz ‘keskin sirke küpüne zarar’ bunun içindir, ‘bazen cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir’ ise çok çalışan kalp için.

Şifa kanalları, pek çok insanla çalışanlar, çok fazla dış uyarıcı ve kolektife maruz kalanlar, özellikle içinde bulunduğumuz çağ ve yaşadığımız topraklardaki dinamikler açısından denge herkes için ekstra öncelikli bir önemde.

Bu 3 ayar dışında opsiyonel ve çok değerli bulduğum pek çok çatışmanın da kaynağı olan, sol sağ dengesi ve ön arka dengesini de gözetmenizi tavsiye ederim: Şakaklara ya da kulaklara ellerimizi koyduğumuz pozisyon (sol ve sağ dengesi) yin/yang, anne/baba, geçmiş/gelecek, eril/dişil dengemizdir.

Frontal korteks (alın) ve kafanızın arkasını (arka loblar) birlikte dengelemenizse en bildiğimiz tabirle; id, ego super-ego ya da üst bilinç, bilinçaltı, sürüngen beyin dengesidir.

Nice sayısız örnek ve tefekkürü sizlere bırakıyorum. Denge elbet kaybedilmeden bulunan şey değil bundandır ki bazen dengesizlik de gerekli. Mutlak dengeyse şüphesiz O’na mahsus, yine de gün içinde ayırabileceğiniz 10 dakika bile kendine gelmeye, dengeyi bulmaya, kaynakla bağlanıp merkezlenmeye yeterli özellikle bunu yapmak için kötü ya da yeterince dengesizleştiğiniz zamanları beklemezseniz önleyici bir protokolünüz olur. Dengesiz zamanlardaysa zaten ilk hatırladığınız ve yapabildiğinizin çakra dengeleme olmasını dilerim çok iyi geldiğini hemen göreceksiniz.

Ahu BİRLİK

www.varolus.com


Yorumlar - Yorum Yaz