• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Işık Nefesi ve Renkler

"Her çakranın gökkuşağının 7 renginden biri olarak algıladığımız benzersiz bir frekansı vardır… Tüm çakralarınızı temizlediğinizde gökkuşağından bir gövde edindiğinize inanılır. Böylece her merkez doğal frekansında titreşir ve gökkuşağının 7 rengini yayarsınız. Çakralarınız temiz olduğunda artık ölüm tarafından takip edilmez, yaşam tarafından sahiplenilirsiniz.” A.Villoldo

“İnsan ışığı görmez. Işıkla görür.” I. Kant

Yeni yılın ilk üç sayısında, yaşamımızda ve şifada renkler, elementler ve duyuların kullanımı ile ilgili bir seriye niyet ettim. Çünkü renk, element ve duyu bilgeliği, sembolizmi çok da farkında olmayıp, kullanmayı unuttuklarımızdan ve tabii ki muhteşem kapı açıcılardan. İnsanları, kendimizi, havayı rengine göre yargılamayı bırakıp, tüm yaşamın rengine, olduğu gibi varıp tadını çıkartabilmemiz için neler mümkün?

Kişisel öykümde Reikiyle tanışmadan önce oldukça koyu ve tek tip bir yaşamım vardı. Hatta bazı renkleri hiç de sevmezdim. Reikiyle beraber bu, zamanla ben farkında olmadan değişmeye başladı. Ben de sonradan bilinçli olarak renklerin dünyasına girmekten ayrı bir keyif alır oldum.

Peki nedir renk? Gözümüzün gördüğü renk, ışık belli bir şey üzerine vurduğunda o şeyden yansıyandır, yani üzerine vurulan şey neye doygunsa, ne onda baskınsa, onu dışarı verir, kusar, işte bu onun rengidir. Işık her şeye yansır, ama bizim yansıttığımız; yaradanın sonsuz renklerinden bir çeşitliliktir ve bu çeşitlilik içinde her birimizde aynı ışık vardır, ama az ama çok, ama ton ton ve zaman zaman.

Herhangi bir etki bize dokunduğunda kendimizde en baskın olana göre geri bildirim yapar, tepki veririz. Yani rengimiz belli olur, renk veririz! Ruh ve aşkın bilinci gökkuşağı gibidir; tüm renkleri içerir, ışık da renksiz, transparan, şeffaftır. Bizler ihtiyaca ve doygunluğa göre renklerimizin olması, yani sınırlı, parçalı olmamızla birlikte aslında her bir rengi de potansiyelinde barındıran sonsuz gökkuşakları gibiyizdir. Önemli olan bir rengi ortaya çıkarmamız gerektiğinde gökkuşağında diretmememiz ya da kendimizi sınırladığımızda daha geniş bir skalaya genişleyebilme ihtiyacını anlayabilmemiz, ikisi arasındaki hassas dengeyi kurabilmemiz ve yaşamımıza bu bilgeliği taşıyabilmemizdir.

Renklerle çalışmak, ışıkla da çalışmaktır, fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhsal olarak pek çok fayda sağlar.

Rüyalardan, doğa parçalarına, durum ve insan frekanslarına kadar her şey renkleri kullanır. Renkler görsel duyumuzu dominant olarak kullansa da sadece görsel değildir. Kör biri farklı duyularla renkleri algılar. Sinesteziklerse renklerle bambaşka bir bağ kurar, çünkü temelde gören göz de değildir.

Bildiğiniz gibi her çakra birçok şeyle rezonansa/uyuma, yani frekans eşleşmesine girer, buna veçhe diyoruz. Çakraların renkleri de veçheleridir ve her çakranın doğal halinde harmonik olduğu bir renk vardır. Eğer bu renkler bulanık, puslu, lekeli ya da yeterince geniş, parlak değilse o çakrada genellikle sorun vardır. Ve genellikle çok da haz etmediğimiz ya da çalışmalarda tertemiz göremediğimiz renkler bize o konuda ışık tutan, ihtiyacımız olanlardır. Bizim kadar sıcak ya da soğuk olan şey bizi ne ısıtır, ne de soğutur, fakat biz konfor alanımız nedeniyle bildik olanı ister, ötekinden kaçarız. Aslında ihtiyacımız olan bizi genişletecek şey, tam da kontrastımız, kaçındığımız, bastırdığımız olabilir. Buna gölge alan da deriz. Ve insan gölgesini içerebildiğinde karanlık değil, aksine ışığa daha geçirgen olmaya başlar. Fakat bu bazen şöyle de tezahür edebilir; zehirli, bozuk ya da size iyi gelmeyecek bir şey size rengiyle ve rengin hissiyatıyla da uyarıda bulunur ve sizi iter burada uzaklaşmanız, mesafe koymanız doğrudur. Direndiğiniz ya da direttiğiniz şeylere bakarken bu bilgeliklere bakmayı deneyin lütfen.

Yaşamda en önemli hususlardan biri denge ve kontrastların dengesidir. Çünkü her şey zıttıyla bakidir. Reiki uygulayanlar çakra dengelemeden renk, kontrast, denge ve kombinleri bilir. (Kırmızı ve mor, turuncu ve turkuaz, sarı ve yeşil dengesi ve paralellliği gibi)

Mesela ateşi olan birine kırmızı tonları (sıcak) göndermez, bunun imgelemesini yapmazsınız, onun ihtiyacı olan dengeleyici; mavi tonlarıdır (soğuk). Hiperaktif bir çocuğun odasını sıcak renklere değil, soğuk renklerle boyamanız çok daha uygun olabilir. Yoğun spiritüel çalışmalarla uğraşan, içe dönük, sezgisel ya da yaşamlarında durgun hisseden kişilerinse sıcak tonlara yer vermeyi unutmamaları gerekir.

Her bir renge şöyle kısaca bir bakalım istiyorum, fakat renkler kadar tonların da önemli olduğunu belirtmek isterim.

Mesela nar çiçeği de bordo da aynı banttadır, fakat aynı etkiyi vermezler. Ekstra bir renk kullanıyorsanız, o rengin diğer renkler ve bütünle uyumu, kontrastı ve tonuna dikkat etmek gerekir yani akord için aynı çözünürlük / doygunluk da önemlidir. ‘Davul dengi dengine’ dedikleri de budur, ‘güneş vurur ama gül ayrı leş ayrı kokar’ dedikleri de. Işığın miktarı da önemlidir tabii ki, fazla ışık da, az ışık da kör edebilir. Önemli olan o renkte, o tonda sizin ihtiyacınız olandır.

Kırmızı: Kök çakranın metafizik, potansiyel ve sağlıklı metafizik rengi yakut kırmızısıdır. Gözün ilk gördüğü en kaba ve en düşük frekansta titreşen dünyevi, sıcak frekans olup, eterik auranın da rengidir. Toprağın, demirin, adrenalinin rengi olarak kırmızı tonları ısı, canlılık, fiziksel güç, iştah, cesaret, yaratım, güven, ataklık, tutku, aşk, kökler, bereketle ilişkilidir. Bunlara ihtiyacınız olan alanlar ve durumlarda kırmızıyı yaşamınıza getirebilirsiniz. Fazlasının tam tersine maddi hırslar, aşırı içüdüsel benlik eğilimi, şehvet, hırs, tükenme, yıkım getireceğini söylemeye gerek yok. Tasavvufta kırmızı ölüm ve post ise, nefsin her türlü hevasına karşı ölüp başka bir varoluşla dirilmeyi sembolize eder. Dilerseniz beyaz, siyah ve yeşil ölüme de bakıp tefekkür edebilirsiniz.

Turuncu: Duygusal aura ve hara çakrasının rengi olarak, su elementiyle ilgili olup kırmızıya benzer olmasının yanında, daha yumuşak ve sofistikedir turuncu. Duygular, hayaller, arzular, yaşam sevinci, kabul, akış, bereket, yaratım ve içsel çocuğun rengidir.

Sarı: Zihinsel auranın ve güç dinamomuz güneş sinir ağının rengi olarak ateş elementinin rengidir. Sarı zihinsel süreçleri yönetir. Konsantrasyon, odaklanma, irade, berrak bir değerlendirme, güç, dinginlik, eril bir yapabilme gücü, bu konularda zenginlik bahşeder. Altın sarısı sembolizmde tanrı/ baba/eril/güneş ve göksel tezahürlerle ilişkili olup zenginliği de sembolize eder, gümüş ise tanrıça/ana/dişil/ay/yerler sembolizmini ve yine zenginliği barındırır. Bazı kültürlerdeyse sarının bazı tonları hastalıkla ilişkilendirilir.

Yeşil: Ruhsal aura ve kalp çakrasının rengi olarak serin/soğuk, uhrevi renklere geçiş olan yeşil, doğanın da rengidir ve büyümeyi, gelişmeyi, çiçeklenmeyi, vermeyi, baharı sembolize eder. Sevgi, şifa, arınma, tazelenme, ferahlık, huzur bahşeder. Peygamberimize de atfedilen bir renktir yeşil. Pembeyi ise, yeşille aynı biçimde özellikle şefkati, sevgiyi, saflığı, yumuşaklığı dişil bir düzeyde getirmek istediğiniz alanlarda kullanabilirsiniz. Pembenin, kırmızı ve beyazın karışımı olması ayrıca tefekkür edilesi.

Mavi: Kozmik aura ve boğaz çakrasının, bazı tonları da alın çakrasının serin rengi olarak enginliğe açılan kapıdır mavi. Sükunet, sakinlik, dinginlik, huzur verir. Gözleri dinlendirir ve her tonu 3. Gözle ilişkilendirilir. Psişik bir koruma ve arındırma kalkanı yapıyorsanız mavi tonlarını deneyin. Bu tonlar büyüme, gelişme, kendini gerçekleştirme, ifade, entellektüel algı ve yüksek sanatla da ilişkilendirilir. Fazlası depresyon ve atalete sürükleyebilir.

Mor: Nirvanik aura ve 3. gözün serin rengi olarak sezgiler, vizyon, psişik güçler, idrak, sentez, büyük resmi görme, duyular, hisler, soyutlama, yaratıcılıkla ilgilidir. Bazı kültürlerde asalet, zenginlik ve soylulukla ilişkilendirilir.

Beyaz: Taç çakranın, en hızlı titreşen ve her rengi yansıtan ana şalteridir beyaz. Saflığın, tanrısallığın, aşkınlığın, sonsuzluğun rengidir bu yüzden temizlik hissi verir, serin tutar, her çalışma için uygundur. Yaşamınızdaysa çok fazla beyaz, boşluk, aidiyetsizlik, yönsüzlük hissine sebep olabilir, fazla durgunluk, depresyon ve hissiyatsızlık yaratabilir.

Siyah: Tüm renkleri emer, hapseder. Çalışmalarda siyah ve gölgeli, karanlık algılar çalışılması gereken alanlarda işaretçidir. Bazı geleneklerde bel bölgesine sarılan siyah kuşaklar vardır bunlar enerjiyi o bölgede hapseder, sıcak tutar özellikle böbrek/su enerjisini korur. Korunmaya, izole bir alana, mesafeye ihtiyaç duyduğumuzda siyah rengi tercih edebiliriz, diğer renklerin ve beyazın ortaya çıkması içinse her zaman biraz siyaha ihtiyaç vardır, fakat çok fazla siyah enerjisi sert bir kabuk, katılık, olumsuzluk, negatiflik ve depresyon verebilir. Bazı kültürlerde siyah ölümün, yasın, karanlığın, içe dönüşün, çürüme, kötücüllük ve bozulmanın rengidir, tam tersine bazı geleneklerde de beyaz için bu böyledir. Beyaz ve siyah daha çok yin yang gibidir, değerlidir ve dengeli kullanılmalıdır. Gri ve tonları ise ikisinden de barındırdığından bir 3. nitelik sunar ve benzer biçimde kahverengi gibi teklifsiz ve nötr bir nitelik sunar.

Genel olarak renklerde ışığın azlığı ve soğuk renkler alfa dalgaları ve üstünü, açıklık ve sıcak renkler ise beta dalgalarını aktive eder, o nedenle çalışmalarınızı yaparken, uyku için karanlık ortamlar ve güneş radyasyonunun az olduğu saatler daha makbuldür.

Her pratiğinize ekleyebileceğiniz, renkler ve ışığın 4 düzeyde de şifalı açılımlarını edinebileceğiniz bir uygulamayla sonlandırmak isterim.


Işık Nefesi:

-Kök/Kırmızıdan başlayıp, Taç/Beyaza kadar her 7 rengi burnunuzdan diyaframınıza alın ve ağızdan üflerken tüm negatiflerin simsiyah çıktığını imgeleyin. Bunu o renkle tamam hissedene kadar 3, 7, 9, 11 nefes şeklinde tekrarlayıp diğer renge geçin.

-Sonrasında yine aynı şekilde her bir rengi burnunuzdan diyaframa alın, ait olan çakradan bedeninizi doldurduğunu yayıldığını imgeleyin, nefesi verirken renk gözeneklerinize, ordan tüm auanıza ve bulunduğunuz ortama yayılsın, genişlesin, artık siz o rengin kendisisiniz, yayansınız. Bunu rengi görüp, hissedene, bir olana kadar her bir renkle, nefesi zorlamadan kendi hızınızda tekrarlayın.

Işık ve renkler, maddeden daha süptil, soyut, yani ince titreşen frekansta olduğundan başlangıçta açılım ve uyumlanmalar yaşayana kadar, bazı renkleri olması gerektiği gibi göremeyebilir, hissedemeyebiliriz ya da sorun olan alanlarda bu şekilde tezahür edebilir. O zaman o rengin maddi formunu çekin ve yayın, mesela sarıyı tam göremiyorum, gün doğumu ya da batımını çekin ve yayın, moru göremiyorum, lavantaları çekin ve yayın. Ruhsal boyutta bir inisiyasyon duyularınızı genişletir tersi de mümkündür, siz imgelemeyle çalıştığınızda da duyularınız gelişir akış çift yönlüdür.

Zamanla kendinizle ya da başkaları için ışık çalışması yaparken ihtiyaç olan bölgelerde o renk size gelmeye başlar ya da sorunlu bölgelerde yaymaya çalıştığınız rengi zaten sorunlu görürsünüz, tamam olana kadar devam edin. Buradaki önemli nokta şu, o rengin açılmamasının, rengini görememe, hissedememenizin sebebi, zihninizden kaynaklanmamalı, objektif olmalı, özellikle başkalarıyla çalışırken bu da yine pratikle oturan bir ayrım.

Daha sonra dilerseniz bu çalışmaya elementler ve olumlamaları da ekleyip harmanlayabilirsiniz.

Renklerin anlam ve önemini idrak edip renklerimize sahip çıktığımız, her rengi onurlandırıp, bilgeliğini kuşanabildiğimiz, ihtiyacımız olan renkleri gözden geçirebildiğimiz rengarenk bir yıl olsun.

Aşkla kalın.

Ahu Birlik

www.varolus.com