• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Hermetik Yasalar

Hermetik yasalar evrenin işleyişi, düzeni ve enerjinin doğasıyla ilgili prensipleri içerir. Biz onları kabul etsek de etmesek de, kullansak da kullanmasak da onlar vardır. Tüm alanlar, bireyler, yaşamlar yasalara tabiidir ve onlarla çalışırlar. Yasalar; tüm sorularımıza cevap olabilecek ve işleyişini her bireyin kendi yaşamında test edebileceği niteliktedir. Yasalar birbirlerine bağlı, birbirleriyle iç içedirler. Mistik İlimler kurallardan, şifa, enerji ve içsel çalışmalar yasalardan bağımsız düşünülemez. Bu alanlarda yapılan tüm çalışmalarda insan psikolojisi, Ezoterizm ve evrensel yasalar hakkında en azından temel bilgi sahibi olmak ve kendini geliştirmek daha bilinçli, kolay, dengeli ve bütünsel ilerleme açısından önemlidir. Yasalarla çalışma ve yasaların açılımları ise; uzay / zamandan bağımsız, sınırsız bir alana yayılır. Yasalar insanlık tarihinin ilk zamanlarından beri bilgelikle tüm coğrafya, kültür ve toplumlar tarafından çeşitli biçimlerde kullanılsa da günümüzde post-modern olarak nitelendirebileceğimiz kuantum fizik ve düşünce alanının bile bu yasaları kendi paradigması içinde keşfetmesi ve insanın bu alana tekrar yönelmesi henüz gerçekleşiyor.

 Hermetik yasalar, kutsal metinler dahil olmak üzere bilinen en eski metinler olarak adlandırılan kadim Mısır ve antik Yunan kökenli ezoterik (gizli sır tutulan ve ancak belli biçimlerde belli bir kesime sunulan, korunan, batıni, belli eğitim ve aşamalardan geçerek inisiyasyon yoluyla edinilen) bilgilere dayanır. Hermetik prensipler, insanlığın ortak mirası olup, tüm evren yasalarının ve öğretilerin içinden çeşitlendirilebildiği 7 temel ilahi yasa içerir. Her kapıyı açan bütünsel 7 anahtar olarak nitelendirilebilecek 7 anayasayı evrende çeşitlenerek tezahür eden her şeye uygulayabilir, her seferde sonuçları şaşmaz biçimde alabilirsiniz.


Spiritüel olarak etiketlenen yol; bir muamma, bazılarına özel, ayrıcalıklı ya da anlaşılmayan, bizim dışımızda, bizden bağımsız seyreden bir yol değildir. O hepimizin içinde bulunduğu doğal yoldur; fakat o yolda bilinçli bir çabayla ilerlemenin de kendine has sonuçları vardır. Sevgi sızacak bir yer bulur, öyle ya da böyle, o ya da bu zamanda yarattığı her zerrenin özünden ışıyarak, onu kaplar; bu en temel yasadır. Her şey temelde sevgi yasasının tezahürü ve çeşitlenmesinden ibarettir. Biz ona ve yasalara ne kadar direnirsek onu o kadar esaslı bir acı, evrensel işleyişle ve yasalarla hizzalanmamış bir tür sıkıntı olarak deneyimleriz, varlığın tüm yolculukları da bu hizzalanma eksenindedir. Hizzada olunmadığına dair işaretler her seviyede varlığa olumsuzlukların rehberliğinde sunulur, ta ki hizzaya gelinceye yani öze, dengeye, bire ve sevgiye dönüp, kendini bilinceye kadar. Zamanı gelip, ihtiyaç ortaya çıktığında her tırtıl kelebeğe dönüşecektir bu hep Ol’andır. Her yol uygundur, ihtiyaç dahilinde gereklidir; fakat bazen uyumlu olmayabilir. Yasalarla uyumlu yaşamamız dengeli bir bütünlük içinde çok daha rahat biçimde ilerlememizi sağlar. 7 Hermetik Prensibi çok kısa biçimde açıp pratiğini size bırakıyorum;

1. Zihin / Bilinç Prensibi: Herşey zihindir / zihindedir. Herşeyin kaynağı; Sonsuz Yaratıcı Zihindir. Tüm evren düşüncenin bütünsel bir titreşimdir. Biz ne düşünüyorsak oyuz. Evrende maddeyi tezahür ettiren düşüncedir ve düşünce her şeyden hızlıdır ve yaratır. Madde düşüncenin en kaba frekansıdır. Evrende her şey düşünceyle iletişim kurar. Varlığın aslı kendi kendini düşünmesidir. Zihin prensibi; zihinsel, ruhsal şifa olgusu, tezahürler ve niyetin gücünü açıklayan en temel yasadır. Düşüncede, hayalde olmayan hiçbir şey varolamaz dolayısıyla her şey zaten düşünülmüş ve vardır. Bu nedenle insanlar da zihin projeksiyonlarını, inandıklarını görür ve yaşarlar.

2. Tekabül (Uygunluk) ya da Simetri Prensibi: Yukarıda ne varsa, aşağıda da o vardır. Mikro evrende ne varsa makro evrende de o vardır. Bu anlamda yaratılış simetrik bir bütünlüktür. İçte ne varsa dışa da o yansır. Daha süptil boyutları atomaltı parçacıklarına bakarak yorumlayabiliriz. Doğaya bakarak kendimizi, kendimize bakarak evreni, bakış açımıza bakarak yaşadığımız hayatı anlayabiliriz. Biz varlığın, bedenlenmiş parçaları, düşüncelerimizin tezahürleriyiz. Zihinde olan bir hastalık daima bedende gözlemlenir. Parça bütünde bütün de parçadadır. Bir şeyin 3 boyutlu görüntüsü (hologram) o şeyin bütünü hakkındaki tam bilgiyi içerir. Bu, imgelemeyle, uzaktan şifayı da açıklayan bir yasadır.

3. Hareket / Titreşim Prensibi : Herşey hareket eder, durmaz, titreşir. Her şey titreşim / frekanstır. Evren dinamik, uyumlu, titreşimsel bir orkestradır. Atomları oluşturan daha da küçük parçacıkların keşfedilmesi, katı sanılan hiçbirşeyin katı, durağan olmadığı, arada boşlukların ve titreşimin olduğu ve iletişimin, enerjinin de bu şekilde yayıldığı teorisi modern dünya için yeni sayılsa da kadim zamanlardan beri evrenin işleyişindeki temel hakikattir. Hiç bir şey cansız, durağan, ölü ya da sadece maddesel değildir. Dolayısıyla hiçbir şey doğamaz ve ölemez de, evrende aynı miktardaki enerji sürekli hareket eder, salınır, dönüşür, gelişir / genişler. Evrende hiçbir şey yoktan var ya da vardan yok edilmemiştir, her şey sonsuz biçimde zaten hep vardır, bizim bilinç titreşimimiz onu alır (rezonansa girer) ya da almaz, var kabul eder ya da etmez. Benzer titreşimler birlikte rezonansa girerek kendi tekil güçlerinden çok daha büyük bir enerji oluştururlar; birlikten kuvvet doğar sözüne tekabül eden bu durum toplu şifa, toplu meditasyon, kitlesel düşünceler, olgu, arketipler, semboller ve kritik kütleyi de işaret eder.

4. Dualite / Kutupluluk Prensibi: Herşey kendi zıttına sahiptir. Benzer ve benzemez aynıdır / bütündür / birdir, doğaları aynı, dereceleri farklıdır. Zıt unsurlar birbirlerine dönüşebilirler. Bütün gerçekler sadece yarı gerçektir. Tüm paradokslar uzlaşabilir. Evren zıtların birlikteliğinden oluşan objektifimize göre derece kaotik görünen şaşmaz tam bir bütün ve dengedir. Korku-karanlık frekansı genişletildiğinde sevgi-aydınlığa dönüşür. Şifa kanalının, katalizör (denge) unsuru olması negatif enerjiyi dengeleyerek pozitifin ortaya çıkmasına, dönüşüme yardımcı olması da bu yasayla açıklanır. Dualite prensibi; insan olarak dünyada madde düzeyini deneyimlerken katalizör düzlem olarak seçilen ana güdümleyici, ders ve her şeyin ondan türediği prensiptir. Dualite prensibi olmaksızın bu düzlemde ilerlemek de mümkün değildir.

5. Ritim / Döngüsellik Prensibi: Herşey akıştadır, her şey içe ve dışa doğru akar. Herşeyin gelgitleri vardır. Herşey yükselir ve alçalır. Sarkaçta olduğu gibi, sağa salınımın ölçüsü, sola salınımın ölçüsüdür, bunlar birbirini takip eder. Dengesizlik ritimle telafi edilir. Zıtlar, zıtları tedavi eder. Döngüsellik prensibini bize en yakın ve açık şekliyle birbirini izleyen süreçler şeklinde doğada, insan bedeni ya da yaşam devrelerinde gözlemleyebiliriz. Hiçbir durum sonsuza dek sürmez, salınır ve dönüşür. Döngüsellik prensibi şifa parametrelerindendir, tedriç yasasıyla da bağlantılıdır.

6. Nedensellik/Sebep Sonuç/Karma Prensibi: Her nedenin bir sonucu, her sonucun bir nedeni vardır. Bir çok nedensellik boyutu vardır. Şans, tesadüf, ratlantı, kader dediğimiz olgular hakikatte değil; ancak bizim sınırlı zihinlerimizde barınabilir. Nihayetinde, bizim diğer veçhelerimiz, torunlarımız, enkarnasyonlarımız ektiğimizi biçer, fakat karma genellikle yanlış algılandığı gibi; bir ödül / ceza sistemi değil, bilincin öğretmeni, katalizörüdür bir salınım ve denge unsurudur bu nedenle sebep sonuç döngüsünü, kutupsallığın, egonun ve arzuların tekamülünü de doğurur. Toplu karma, öz karma vs.gibi kavramlar da aynı havuz içinde boyutlandırılır. Doğum ve yaşam çemberini şifalandırmak için karmanın farkında olup affetmenin de içinde tezahür ettiği, arzuların karşılandığı ya da dönüştürüldüğü hepimizin içinde varolan aşkın bilinçle çalışmak gerekir. Evrende yargılama yoktur, sadece OL’an vardır. Yargı insanda, biçim ve dualitede tezahür eder, oysa ki her şey ilerlemeye ve dönüşüme kendince bir bütün olarak hizmet eder.

7. Cinsiyet Prensibi: Erkek ve dişi tüm katlarda vardır. Enerjiler; artı (erkek, pozitif, yang) ve eksi (dişi, negatif, yin) olmak üzere iki farklı karakterde; fakat ayrılmaz, birbirlerini oluşturan etkileyen bir bütündürler ve kutupsallık prensibine de bağlıdırlar. Her insanda, durumda, maddede, enerjide değişik oranlarda hem erkek, hem dişi unsurlar bulunur. Öte yandan her dişi de bir eril taraf ( C. G Jung tabiriyle animus), her erkekte de bir dişil (anima) taraf da bulunur. Aynı beden içindeki bu karakterler içindeki dengesizlik ve besleyememe sorunları ciddi sıkıntılara sebebiyet verir. Şifada bu polariteler (kutupluluk) gözetilir, unsurlar dengelenir. Yin/Yang birleşimi nötrdür, dengedir, bu hiçlik ya da iki unsurunda yokolması demek değildir, iki unsurun dengeli birleşimiyle bambaşka bir unsur ortaya çıkması, ikisinin tekil potansiyelinden farklı ve varolduğu düzlemi aşan boyutta, yüksek bir bütünlük yaratılması demektir. Bir çok içsel çalışmada eril ve dişile tekabül eden; ay / güneş, yerküre / yıldız, beden ve yüzün iki kutbu vs. gibi unsurlar birleştirilir. Tam denge durumu ise; aynı anda hem durmak, hem ilerlemek, sonsuzluk, mutlak bilinç, mutlak bütünlük, sıfır noktası, her şey ve hiçlik demektir ki ancak O’na aittir, insan böyle bir durumu taşıyamaz ancak belli sürelerde parmak uçlarıyla hissedebilir. Bu nedenle yolculuk her an sonsuz dengelenmedir ama asla tam denge değildir ve olması da gerekmez.


Ahu Birlik

Yorumlar - Yorum Yaz