BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
istediklerimi, yapmak istediğim biçimde yapar olmadığımı, bütün yasaları bile bile çiğnedigimi, ruhsal anlamda çok ciddi şeylere ters gitmemin bedenim dahil artık her düzeye yansıdığını, bunun da artık kaçamayacağım ani ve radikal bir değişim gerektirdiğini biliyordum. Ama bir şeyler beni ters yöne çekiyor, emin olamıyor, yapamıyor, nasıl ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bunların farkına bile varmadan ya da vararak böyle de pekala yaşanabilirdi ve yaşanıyordu da, ama ben her seviyede olumsuz yansımalarımın ve sinyallerin bu sefer beni gerçekten öldürebileceklerini hissettiğim, bunlarla da hiç eğlenemeyeceğim bir evredeydim artık. Buradan kendi başıma ya da onları yaratan bir yapının eşliğinde çıkamayacağımı biliyor, deli gibi arıyor, arıyordum, aradığımınsa ne olduğunu bilmiyor, sadece ne olmadığını biliyordum… Tanıdığım hiç kimse böyle bir durumda değildi, daha doğrusu bu durum kendim dahil, hiçbirşeyi, hiçkimseyi tanıyamadığım, ayağımın altındaki o realite halısının çekildiği, berbat bir kabusun gerçeğiydi. Bu sefer gerçekten garip ve farklı bir şeyleri bekliyordum… Çok şükür anahtar geldi! Gelmesiyle her şey; ışık hızında kaynağına ulaştı, oldukça mucizevi, yüklü, derin seviyeli tuhaf şeyler olmaya başladı. Bütün evreni adeta kendimle beraber tüm çılgınlığı ve dinginliğiyle bir projeksiyondan izliyordum. Kapıyı açabilip karanlık kıyametimi şifalandırınca, önce neden böyle olduğumu, kıyameti neden, nasıl yarattığımı, başka bir şeyi neden ve nasıl yaratmam gerektiğini ilk kez egonun kılıfı olmadan görebildim. Böyle olunca; içimdeki niyet berraklaştı, her şey yerli yerine oturdu, bu sihir eşliğinde yoğun miktarlarla gelip birbirlerini besleyen cesaret, heyecan, kabul, umut, inanç ve sevgiyle içimden çıkan bambaşka benden öte bir bene ve dünyaya, uyanık kalabilmek için kendimde bir hayli güç ve şaşkınlıkla karışık bir hayranlık buldum.
uyumluydum, fakat yargılamadan seçmeyi, neyin kendi, neyin yansıma sesi olduğunu ayırt etmeyi öğreniyordum. Rezonansa giremediklerimi hala seviyordum, hatta şimdi onlara şükran doluyum; fakat belli şeyler artık beni cezbetmiyor, ilgimi çekmiyor ya da başka bir biçim ve içeriğe evriliyordu. Bu durum, derin bir hüznü ve bir takım kabullenişleri de barındıran ağır, acılı, fakat gerekli ve anahtarlar eşliğinde mümkün mertebe rahat atlatılan, yeni için boşluklar oluşturan bir doğum süreciydi. Eskaza bir kez kendinize dürüstçe davranıp, alışıldık olanın ya da sizden beklenenin dışında, “tuhaf” şeyler yapmaya başlarsanız ve bununla karşılaşan insanlar “tuhaf” değilse karşılaşacağınız ilk şey “Korku Konseyi”dir. Bu konsey; direnen mızıkacılardan, felaket tellallarına, sinir küplerinden, endişe toplarına, inançsızlardan, tiye alıp burun kıvıranlara ve infaz memurlarına kadar uzanabilir. Konseyin kafası “tuhaf” bir biçimde benden daha karışıktı. Ailem, arkadaşlarım, çevrem bendeki çok maddeli, temeli görünmeyen, radikal değişimlere kendilerince haklı olarak, farklı düzey ve biçimlerde tepki gösterip benden de aynı tonlarda tepkiler beklediler. Çok az sayıda olsa da “tuhaf” destekler de gördük. Herkes kendi içindekileri, benim onlardaki yansımalarımla izliyordu. Başlangıçta zor oldu ama, olan biteni, belli bir mesafeden tadını çıkartarak özdeşleşmeden izleyebildim. Eğer kendinizden mümkün olduğunca emin ve dürüst değilseniz; bu dirençleri anlayışla kabul edip davanızı puslandırmayacak güç, cesaret ve inancı kendinizde bulamazsınız. Eğer böyle hassas bir durumdaysanız maddi ve manevi olarak şartlarınız oluşana dek o nadide tohumu içinizde sakladığınızdan, mümkünse en yakınınızla, size en çok destekleyecek gibi görünenlerle, hatta bu yolu katetmiş olanlarla bile paylaşmadığınızdan ve o nadide tohumdan bir parçayı da yine yolun sonunda kendinize ve kendi rehberliğinize sakladığınızdan emin olun. Kabaran ruh haliniz dolayısıyla bu zor olacak olsa da emin olun bilgecedir.
başladığım da o da bana farklı şekilde, ama aynı nitelikle karşılık veriyordu. Biz; birbiri için paketlenmiş, hem birbirine çok benzeyen, hem birbirinden çok ayrı tiplerdik, aynı hikayenin farklı yüzleriyle birlikte uğraşıyorduk, bu sürecin öncesinde de defalarca kez farklı sıkıntılarla hizzalanmış olduğumuzdan, şimdi bu gerekli süreçte birlikte daha güçlüydük. Eh… gelgitli, uzun bir süreç yaşandı ve nihayet bu hikaye de sonlandı.Hikaye’nin sonunda ne mi oldu? Bu fantastik projenin kaynakları sayesinde, her şey sanki dışardan izlediğim bir rüya gibi geçmiş, sonuç da; masalsı ve gerçeküstü olmuş, onca olasılık ve belirsizliğin içinden mucizevi olarak her şey eşzamanlı ve kusursuz olarak gelişmiş, hiç olmayan kaynaklar belirivermiş, ters gidebilecek her şey düz gitmişti. İstediğim yerde, istediğim şeyleri yapıyor, istediğim şekilde, hayal ettiklerimle yaşıyor, istediklerimi duyarak, istediğim beden / zihin dengesinde sadece dünya gözüyle değil gelip geçmeyene bağlanarak kalpten görmeye çalışarak yaşıyorum, hatta bu bollukta bir kaç ekstra “tuhaf” bonus bile var. Süreci izlediğim her an yüzüme tarif edilmez, tüm zıtlıklarla dolu eşsiz bir gülümseme oturuyor, anlamlandıramadıklarım anlamlanıyor. Başka herhangi bir donanımla bu yolun oldurulamayacağından eminim! Buna inanmıyorum. Bunu biliyor ve yaşıyorum! Evet biz ilahi yardım aldık! Ve evet ilahi yardım, benim tuhaflık kriterlerimin oldukça dışında, ağzımı açık bırakan bir “tuhaflıktaydı”. Hikayeler sonlanmaz… Ona açık olabileceğimiz, onu dönüştürmek istediğimiz ve ihtiyaçlarımızın artık karşılamadığını istediğimiz her an, her hikayede ilahi yardım almaya devam edeceğiz ve kendimizi tanıdığımız her an, onu da tanıyacağız. Bu küçük hikaye sizin tezahür eden, ettiren yanınıza bir şekilde dokunabildiyse ne mutlu, eğer dokunamadıysa yine ne mutlu ki zaten onun içindesiniz ya da mutlaka size uyan başka bir tane bulma yolundasınız. Bir sonraki aşamada bu hikayenin arka planını oluşturan "Tezahür Hususlarını” inceleyeceğiz.
Ahu Birlik