• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  BODRUM ŞİFA SANATLARI ATÖLYESİ
Reiki İlahi Aydınlanma
Çok değerli üstadımız İsmail Bülbül'ün Reiki ile ilgili bilgi karışıklıklarına, yanlış ve az bilinenlere son verecek, sorularınızı aydınlatacak bu donanımlı kitabı bir ve bütüne hayırlı, uğurlu olsun...

Reiki ile tanışmaya niyetlenenler, yeni başlayanlar ve ileri aşamalardaki tüm öğrenci ve eğitmenler için referans niteliğindeki bu eserin, başucu kaynağınız olması ve en yüksek faydayı sağlamanız dileğiyle... 


Bir Oluş Hikayesi

Dışarıdan bakıldığında belki şanslıydım, belki bir terslik sezilmiyordu, belki her şeyin yerli yerinde olduğu, memnun olmam gereken güzel bir hayatım vardı; tamam normlara göre biraz tuhaftı, ben de tuhaftım ama bu bir sebep değildi… Kendimi bildim bileli bir şeyler eksik ve huzursuzdu, parçalar yerine oturmuyordu ve bir an geldi, toptan bir anlam ve varoluş kriziyle her şeyi kaybettim. Yeterince uzun bir süre dualite kaynaklarıyla çalışmış, ağzına kadar dolmuş dibe vurmuştum ve bu artık yaşamımın her alanına damga vuruyordu. Çok uzun bir süredir, yaşamak istediğim yerde, birlikte olmak istediklerimle, yapmak  istediklerimi, yapmak istediğim biçimde yapar olmadığımı, bütün yasaları bile bile çiğnedigimi, ruhsal anlamda çok ciddi şeylere ters gitmemin bedenim dahil artık her düzeye yansıdığını, bunun da artık kaçamayacağım ani ve radikal bir değişim gerektirdiğini biliyordum. Ama bir şeyler beni ters yöne çekiyor, emin olamıyor, yapamıyor, nasıl ve ne yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Bunların farkına bile varmadan ya da vararak böyle de pekala yaşanabilirdi ve yaşanıyordu da, ama ben her seviyede olumsuz yansımalarımın ve sinyallerin bu sefer beni gerçekten öldürebileceklerini hissettiğim, bunlarla da hiç eğlenemeyeceğim bir evredeydim artık. Buradan kendi başıma ya da onları yaratan bir yapının eşliğinde çıkamayacağımı biliyor, deli gibi arıyor, arıyordum, aradığımınsa ne olduğunu bilmiyor, sadece ne olmadığını biliyordum Tanıdığım hiç kimse böyle bir durumda değildi, daha doğrusu bu durum kendim dahil, hiçbirşeyi, hiçkimseyi tanıyamadığım, ayağımın altındaki o realite halısının çekildiği, berbat bir kabusun gerçeğiydi. Bu sefer gerçekten garip ve farklı bir şeyleri bekliyordum… Çok şükür anahtar geldi! Gelmesiyle her şey; ışık hızında kaynağına ulaştı, oldukça mucizevi, yüklü, derin seviyeli tuhaf şeyler olmaya başladı. Bütün evreni adeta kendimle beraber tüm çılgınlığı ve dinginliğiyle bir projeksiyondan izliyordum. Kapıyı açabilip karanlık kıyametimi şifalandırınca, önce neden böyle olduğumu, kıyameti neden, nasıl yarattığımı, başka bir şeyi neden ve nasıl yaratmam gerektiğini ilk kez egonun kılıfı olmadan görebildim. Böyle olunca; içimdeki niyet berraklaştı, her şey yerli yerine oturdu, bu sihir eşliğinde yoğun miktarlarla gelip birbirlerini besleyen cesaret, heyecan, kabul, umut, inanç ve sevgiyle içimden çıkan bambaşka benden öte bir bene ve dünyaya, uyanık kalabilmek için kendimde bir hayli güç ve şaşkınlıkla karışık bir hayranlık buldum.


Üstüme çullanan bir deli cesaretiyle kafamı doğrultabilip Reikiyle tanıştığım andan itibaren, hayatımın her seviyesinde bir dizi değişimler yaşanmıştı. Halen devam eden, -kendine uygun bir yolla herkesin yaşamasını gönülden dileyip, yaşayacağını da bildiğim- tadı hiç bir şeye benzemeyen bu deri değiştirme festivali; hem çok sarsıcı hem de çok coşkulu bir süreç. Bu süreçte bedensel, duygusal, zihinsel, ruhsal devinimler yaşarken, ben karanlık kıyametteyken de varolan, fakat parazitlerden dolayı sesi çok cılız kalan, kirli camlarım sebebiyle de ne olduğunu tam kestiremediğim ve korktuğum bir takım sesler aydınlandı. Artık biliyor ve bildiğimden başka hiç bir şey düşünemiyor, hissedemiyor, yapamıyordum, sanırım bu sefer harikalar diyarında ilk defa yaşadığım bu zevkten büyülenmiş, zıvanadan çıkmıştım, o zamanlarda çevreme verdiğim rahatsızlıktan ötürü bir özür borçluyum. Nihayet dengelenmeyi bekledikten sonra yeni bir dönem başladı.

Artık, İstanbulda ya da herhangi bir şehirde yaşamak istemiyor, ne olursa olsun hep merak ettiğim anahtarlarla, Reikiyle, bana ilham veren şeylerle ilgilenmek istiyor, kendime, doğaya daha yakın, daha faydalı, daha sade, daha samimi, daha sessiz, daha derin, daha yavaş, daha yüksüz, daha basit yaşamak istiyor, insanlar ve her şeyle daha farklı ilişkiler içinde olmayı tercih ediyordum. Bir şekilde parçam olan duygular, düşünceler, durum ve insanlarla artık eskisi gibi rezonansa giremiyordum. Artan biçimde  uyumluydum, fakat yargılamadan seçmeyi, neyin kendi, neyin yansıma sesi olduğunu ayırt etmeyi öğreniyordum. Rezonansa giremediklerimi hala seviyordum, hatta şimdi onlara şükran doluyum; fakat belli şeyler artık beni cezbetmiyor, ilgimi çekmiyor ya da başka bir biçim ve içeriğe evriliyordu. Bu durum, derin bir hüznü ve bir takım kabullenişleri de barındıran ağır, acılı, fakat gerekli ve anahtarlar eşliğinde mümkün mertebe rahat atlatılan, yeni için boşluklar oluşturan bir doğum süreciydi. Eskaza bir kez kendinize dürüstçe davranıp, alışıldık olanın ya da sizden beklenenin dışında, “tuhaf” şeyler yapmaya başlarsanız ve bununla karşılaşan insanlar “tuhaf” değilse karşılaşacağınız ilk şey “Korku Konseyi”dir. Bu konsey; direnen mızıkacılardan, felaket tellallarına, sinir küplerinden, endişe toplarına, inançsızlardan, tiye alıp burun kıvıranlara ve infaz memurlarına kadar uzanabilir. Konseyin kafası “tuhaf” bir biçimde benden daha karışıktı. Ailem, arkadaşlarım, çevrem bendeki çok maddeli, temeli görünmeyen, radikal değişimlere kendilerince haklı olarak, farklı düzey ve biçimlerde tepki gösterip benden de aynı tonlarda tepkiler beklediler. Çok az sayıda olsa da tuhaf” destekler de gördük. Herkes kendi içindekileri, benim onlardaki yansımalarımla izliyordu. Başlangıçta zor oldu ama, olan biteni, belli bir mesafeden tadını çıkartarak özdeşleşmeden izleyebildim. Eğer kendinizden mümkün olduğunca emin ve dürüst değilseniz; bu dirençleri anlayışla kabul edip davanızı puslandırmayacak güç, cesaret ve inancı kendinizde bulamazsınız. Eğer böyle hassas bir durumdaysanız maddi ve manevi olarak şartlarınız oluşana dek o nadide tohumu içinizde sakladığınızdan, mümkünse en yakınınızla, size en çok destekleyecek gibi görünenlerle, hatta bu yolu katetmiş olanlarla bile paylaşmadığınızdan ve o nadide tohumdan bir parçayı da yine yolun sonunda kendinize ve kendi rehberliğinize sakladığınızdan emin olun. Kabaran ruh haliniz dolayısıyla bu zor olacak olsa da emin olun bilgecedir.


Eşim ve ben neleri isteyip, neleri istemediğimize dair kararları önceden, aynı doğrultuda verebilmiştik, ama nereye, hangi imkanlarla, nasıl, ne zaman, ne şekilde gideceğimiz, yolculuk ve sonrasında bizi nelerin beklediği hiç ama hiç belli değildi, her zaman hazırda tuttuğum o teferruatlı B, C, D planlarım ve hiç bir kaynağımız yoktu, dahası birbirine hem eş zamanda hem de puzzle parçası gibi tam uymasını beklediğimiz masalsı bir olasılıklar evreninde zifiri karanlıkta yol alıyor, görünen onlarca olumsuz muhafızın ardında görünmeyen işbirlikçileri arıyorduk. Tam bir muamma, kontrolsüz salınım ve kaos Tek bir sorunun türlü cevabı vardı ve cevapların nereden, nasıl, ne şekilde geleceğini bilmiyor, gelen tüm cevapların da birbirine uymasını umuyorduk. Tüm gücümü bilinmeyen cevaplarda değil, sadece sorunun bir şekilde çözüleceğine, niyetime ve çalışmalarıma odaklıyordum. Hazırda bulunan hiç bir şey yokken yola çıkmanın, hayali bir projeyi yine hayali kaynaklarla idare etme durumunun, bilinmeyen sayılarla bir denklemi çözmeye çalışmanın gerçeküstü doğası, yakın çevremde karşılanması zor, daha da şiddetli, farklı tepkiler uyandırdı. Bilinmezlik frekansı artıp, yollar iyice çatallanınca zihnin toleranslı üst notaları da huzursuzlanmaya başlayarak sabırsızlık, endişe, korku, güvensizlik, huzursuzluğun eşlik ettiği depresif atakların sinyalini vermeye başladı. Zihin; tehlike, değişim, bilinmezlik varsa ve siz susturmazsanız 24 saat konuşabilen bir tezahür dinamosudur, bununla birlikte meditatif olanın, zihni izleyebildiği anlar yaşanmaya değer, eşsiz anlardır. Sanırım o durumda, karanlık kıyametteki ben olsam, en fazla 3 atakta yere serilip, kurtardığım oyuncaklarımla, başka bir atağa kadar mutlu mesut, uyuşuk köşeme geri dönerdim. Dönmedim; atakları, numaraları, ikameleri tanıyordum, çalıştığım silahlar değişmişti, zihin biçim değiştirip her yere sızabiliyordu; fakat bu silahlar çok şükür karşı tarafın kullandığı silahlar değildi. Her seferinde ataklar oluştuğu noktada farkedip, onları; varoluşun tiye alan dayanılmaz rahatlığı, bilinmeze duyulan güven, testlimiyet, şükran, bolluk ve bulduğum en aşkın sevgi ve çabayla karşıladım. Süre uzayıp, sınanmalar, negatifler ve bariyerler arttıkça herkes her an dışta ya da içte bir aksaklık olmasını bekliyor, bense artık şakayla karışık; her şey yolunda, hiç bir sıkıntı yok, gelen ağam giden paşam, ilahi yardım alıyoruz diyordum”, gidişhatımdan iyice endişe edenler olmuştur! Tüm bunlar olurken, benim için eskiden tahammül edilmez olan, “akışa göre haritayı yeniden çizmek” gibi görünmez bir yasaya uyumlanmaya çalışıyor, binbir türlü şeyle, savunmasızca boğuşan eşimi, kaybolduğu, dolduğu, eksildiği her seferinde OLduğuna baktırmaya çalışıyordum, ben biraz düşmeye  başladığım da o da bana farklı şekilde, ama aynı nitelikle karşılık veriyordu. Biz; birbiri için paketlenmiş, hem birbirine çok benzeyen, hem birbirinden çok ayrı tiplerdik, aynı hikayenin farklı yüzleriyle birlikte uğraşıyorduk, bu sürecin öncesinde de defalarca kez farklı sıkıntılarla hizzalanmış olduğumuzdan, şimdi bu gerekli süreçte birlikte daha güçlüydük. Eh… gelgitli, uzun bir süreç yaşandı ve nihayet bu hikaye de sonlandı.

Hikayenin sonunda ne mi oldu? Bu fantastik projenin kaynakları sayesinde, her şey sanki dışardan izlediğim bir rüya gibi geçmiş, sonuç da; masalsı ve gerçeküstü olmuş, onca olasılık ve belirsizliğin içinden mucizevi olarak her şey eşzamanlı ve kusursuz olarak gelişmiş, hiç olmayan kaynaklar belirivermiş, ters gidebilecek her şey düz gitmişti. İstediğim yerde, istediğim şeyleri yapıyor, istediğim şekilde, hayal ettiklerimle yaşıyor, istediklerimi duyarak, istediğim beden / zihin dengesinde sadece dünya gözüyle değil gelip geçmeyene bağlanarak kalpten görmeye çalışarak yaşıyorum, hatta bu bollukta bir kaç ekstra “tuhaf” bonus bile var. Süreci izlediğim her an yüzüme tarif edilmez, tüm zıtlıklarla dolu eşsiz bir gülümseme oturuyor, anlamlandıramadıklarım anlamlanıyor. Başka herhangi bir donanımla bu yolun oldurulamayacağından eminim! Buna inanmıyorum. Bunu biliyor ve yaşıyorum! Evet biz ilahi yardım aldık! Ve evet ilahi yardım, benim tuhaflık kriterlerimin oldukça dışında, ağzımı açık bırakan bir “tuhaflıktaydı”. Hikayeler sonlanmaz Ona açık olabileceğimiz, onu dönüştürmek istediğimiz ve ihtiyaçlarımızın artık karşılamadığını istediğimiz her an, her hikayede ilahi yardım almaya devam edeceğiz ve kendimizi tanıdığımız her an, onu da tanıyacağız. Bu küçük hikaye sizin tezahür eden, ettiren yanınıza bir şekilde dokunabildiyse ne mutlu, eğer dokunamadıysa yine ne mutlu ki zaten onun içindesiniz ya da mutlaka size uyan başka bir tane bulma yolundasınız. Bir sonraki aşamada bu hikayenin arka planını oluşturan "Tezahür Hususlarını” inceleyeceğiz.


Ahu Birlik


Yorumlar - Yorum Yaz